İçeriğe geç

Kasımiye Medresesini kim tamamladı ?

Kasımiye Medresesi’nin Tamamlanışına Dair Duygusal Bir Hikâye

Zamanı Aşan Taşların Ardındaki İnsan Hikâyesi

Bazı yapılar vardır ki yalnızca taş ve harçtan ibaret değildir; onların her bir köşesinde insan ruhunun izleri, umutların ve hayallerin yankısı saklıdır. Bugün size, Mardin’in gururu olan Kasımiye Medresesi’nin tamamlanışının ardındaki derin ve duygusal bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Bu yalnızca bir mimari eser değil, insanoğlunun azminin, sevdanın, stratejinin ve empatinin nasıl birleşip ölümsüz bir miras yarattığının da hikâyesidir.

Yarım Kalan Bir Rüya

Kasımiye Medresesi’nin temelleri Artuklu Beyliği döneminde atılmıştı. Ancak zamanın savaşları, taht kavgaları ve ihanetleri arasında bu görkemli yapı tamamlanamamış, yarım bir rüya gibi Mardin’in ufkunda öylece kalmıştı. Yıllar geçti, taşlara sinen sessizlik kente hüzün gibi çöktü. O yarım kalan yapı, sanki bir çağrı yapıyor, “Beni tamamla, hikâyemi yaz.” diyordu.

İşte tam da bu çağrıyı duyan biri çıktı: Sultan Kasım. Adını ebediyen yaşatacak bu medreseyi tamamlamak, yalnızca bir inşaat değil, bir vefa borcuydu onun için. Ancak yol zorluydu. Savaşların yorduğu halkın gücü azalmış, umutları kırılmıştı.

Taşların Dilini Anlayan Adam ve Kalplere Dokunan Kadın

Sultan Kasım işe koyulduğunda yanına iki kişi aldı: Biri aklıyla yol gösteren, çözüm odaklı bir mimar olan Emir Rıdvan, diğeri ise insan ruhunu okuyan, kalplere dokunabilen bir bilge kadın Zehra Hatun.

Emir Rıdvan’ın zihni stratejiyle doluydu. “Bu yapıyı en sağlam temellerle tamamlayacağız.” derdi. Her bir taşın nerede duracağını milim milim hesaplar, yapı yükseldikçe ufka bakıp geleceği planlardı. O, erkek aklının çözüm odaklı yönünü temsil ediyordu.

Zehra Hatun ise bambaşka bir dil konuşurdu. Halkın içine karışır, onlara medresenin yalnızca bir bina değil, çocuklarının ilimle buluşacağı bir yuva olduğunu anlatırdı. Kadın sezgisinin ve empatinin gücüyle, gönülleri kazanır, taş taşıyan elleri çoğaltırdı.

Birlikte İnşa Edilen Gelecek

Zamanla halk yeniden inanmaya başladı. Emir Rıdvan’ın stratejik planları sayesinde yapı hızla yükseliyor, Zehra Hatun’un empatisi sayesinde her taş umutla örülüyordu. Herkesin emeğiyle, gözyaşıyla, duasıyla büyüyen bu medrese artık bir kişinin değil, bir milletin eseri haline gelmişti.

Ve nihayet, yıllar süren emeklerin ardından Kasımiye Medresesi tamamlandı. Sultan Kasım, halkın gözyaşları ve duaları eşliğinde açılışını yaparken, gözleri dolu doluydu. “Bu yalnızca taş değil,” dedi, “bu bir ruhun, bir halkın yeniden doğuşudur.”

Taşlarda Saklı Mesaj

Bugün Kasımiye Medresesi’nin avlusuna adım attığınızda, o taşların size fısıldadığını hissedersiniz. Bir yanda stratejinin, planlamanın, çözüm üretmenin gücünü temsil eden erkek aklı vardır. Diğer yanda ise insanı insana bağlayan, bir arada tutan empatinin, sabrın ve sevginin temsilcisi kadın ruhu…

İşte bu yüzden Kasımiye Medresesi yalnızca Sultan Kasım’ın değil; Emir Rıdvan’ın aklının, Zehra Hatun’un kalbinin ve Mardin halkının azminin eseridir. Bu yapı, kadın ve erkeğin birlikte bir amaç uğruna çalıştığında nasıl mucizeler yaratabileceğinin sessiz ama görkemli bir kanıtıdır.

Son Söz: Her Taşta Bir İnsan Hikâyesi

Kasımiye Medresesi’ni tamamlayan isim Artuklu mirasını yaşatan Sultan Kasım’dır. Ancak onu ölümsüz kılan şey yalnızca bir hükümdarın adı değil, taşların arasına işlenen binlerce insan hikâyesidir. Bu hikâye bize şunu hatırlatır: Büyük eserler yalnızca güçlü ellerle değil, empatik yüreklerle tamamlanır.

Bugün o taşların arasında dolaşırken, gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Belki bir köşede planlarını anlatan Emir Rıdvan’ı, bir başka köşede halkı cesaretlendiren Zehra Hatun’u görürsünüz. Ve içinizden sessizce fısıldarsınız: “İşte, gerçek bir medrese böyle tamamlanır…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money